Marangozluktan hocalığa

0
1632

Marangozluktan hocalığa

Eğitimi için yurt dışına giden ve daha sonra dünya çapında kabul gören araştırmalara imza atan Türk bilim insanları bir bir anavatanlarına dönerek deneyimlerini genç nesillere aktarıyor. Bunlardan biri de Emrah Eroğlu. Avusturya’da doğan ve imkansızlıklar yüzünden okulu bırakıp marangozuk ve inşaat işçiliği yapan Eroğlu, tıbbı bitirip keşfedilmemiş sensörü buldu

Gurbetçi bir ailenin çocuğu olarak Avusturya’da küçük bir köyde dünyaya gelen, imkânsızlıklar yüzünden 15 yaşında okulu bırakıp marangozluğa başlayan, 20 yaşında evlenen, ailesine bakmak için inşaatlarda çalışan ve 27 yaşında döndüğü üniversiteyi derece ile bitirdikten sonra bilim dünyasında ses getiren buluşlara imza atan Dr. Emrah Eroğlu, azmin ve çalışmanın en güzel örneklerinden biri oldu. TÜBİTAK 2232 Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı kapsamında Türkiye’ye dönerek Sabancı Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine başlayan Eroğlu, çalışmalarını ve ilham veren hayat hikâyesini anlattı.

Dr. Eroğlu, 1980 yılında Avusturya’nın bin 400 nüfuslu küçük bir köyünde gurbetçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 15 yaşında okuldan ayrılan ve marangozluğa başladığını anlatan Eroğlu, “20 yaşında evlendim ve üç çocuğum oldu. Aileme bakmak için inşaatlarda çalışıyordum ama böyle gitmeyeceğine karar verince 27 yaşında yeniden okula dönmeye karar verdim. O dönemde çıkan yeni sınav sisteminden yararlanarak, 12 saat inşaatlarda ağır şartlarda çalışıp akşamları ders çalışarak bütün derslerimi verdim ve Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdim. Ama tıp fakültesi çok zor gelince bu kez moleküler biyoloji okumaya karar verdim. Üç yıllık üniversiteyi beş yılda bitirdim” diye anlattı. 

Okul bitince bu kez teknik kimya ve biyoteknoloji alanında Viyana Teknik Üniversitesi’nde master yapmaya karar veren Eroğlu, “Artık bilim insanı olmak istediğimi biliyordum ama 30 yaşından büyük olduğum için doktora yapamayacaktım. O zaman yeniden sınavlara girdim, 9 bin öğrencinin girdiği sınavda ilk 300’e girerek Medical University of Graz’ı kazandım. Bu arada dördüncü çocuğum dünyaya geldi” dedi. 

Keşfedilmemiş sensör

Bir yandan tıp fakültesinde okurken bir yandan da sensör laboratuvarında çalışmalarını sürdürdüğünü dile getiren Eroğlu sözlerine şöyle devam etti: 

“Oradaki araştırmacılara ‘bugüne kadar keşfedilmemiş bir sensör var mı?’ diye sorduğumda ‘nitrik oksit sensörü yok’ dediler. Bu beni harekete geçirdi, araştırmaya ve üzerinde çalışmaya başladım. İki ay gibi bir sürede nitrik oksit ölçebilen bir sensör yapmayı başardım. Nitrik oksit, azot ve oksijenden oluşan küçük bir gaz. Damarların genişlemesi, tansiyonumuzun ayarlanmasına, beynimizdeki hücrelerin birbiriyle iletişim kurmasına, bağışıklık sisteminin bakterileri öldürmesine kadar birçok işe yarıyor. 1980’li yıllarda üç bilim adamı nitrik oksidin damarları genişlettiğini keşfederek Nobel Ödülü almıştı. Hakkında 150 binden fazla bilimsel makale yazılan, en çok araştırılan molekül ama ölçülemiyor. Hep varsayıma dayalı çalışmalar yapılmış ta ki ben bunun ölçülmesini sağlayan sensörü bulana kadar. Bu buluş bilim dünyasında büyük ses getirdi ve benim de master tezim oldu. Tıp fakültesini yine bıraktım, doktoramı da bitirdim. 

Artık Graz’a sığamayınca Harvard Medical School’da nitrik oksidi üreten enzimi kalpte keşfeden Prof. Dr. Thomas Michel’la temasa geçtim, beni ABD’ye davet etti. Ama ABD’de bilim yapmak kolay değil bir sene para bulmak için uğraştıktan sonra bunu başardım ve ailemle birlikte ABD’ye gittim. Burada yaptığımız çalışmada da klasik olarak nitrik oksidin üretilmesiyle ilgili sistemin yanlışlığını keşfettik. Bunun doğrusunu anlatan bir makale yazdık ve önümüzdeki günlerde uluslararası en çok alıntı yapılanlardan sayılan bir dergide yayımlanacak. Ve bu çalışma da büyük ses getirecek.”

Türkiye’de bilime güç katmaya geldiler 

Avrupa ve ABD’deki seçkin üniversitelerde çalışmalarını sürdüren bilim insanları Türkiye’de genç bilim insanları yetiştirmek ve bilim dünyasında Türkiye’nin de bir adım daha öne geçmesi için geri geldiler. TÜBİTAK Bilim İnsanı Destek Programları Başkanlığı (BİDES) tarafından yürütülen 2232 Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı kapsamında desteklenmeye hak kazanan bilim insanları neden geri döndüklerini ve yapacakları projeleri MİLLİYET’e anlattılar. 

Kendi insanımıza faydamız olsun 

Türkiye’ye dönüş kararıyla ilgili Eroğlu, “Avrupa ve ABD, bilimsel olarak doymuş ama Türkiye’nin buna ihtiyacı var ve benim buna bir katkım olsun istedim. Türkiye’de şartlar zor ama yaptığımız çalışmalarının kendi insanımıza faydası olsun. Öğrenciler yurt dışına gittiklerinde kendilerine sihirli bir değnek dokunacak ve bilim insanı olacaklar diye düşünüyorlar. Ama orada şartlar, imkanlar çok çok zor. Ben çok zor şartlarda bugünlere geldim. Eşim ben okurken paramız olmadığı için kucağında çocuğumuzla okula gidip öğretmen oldu. Beni okuttu, bize baktı. Biz bugünlere tırnaklarımızla söke söke çalışarak geldik. Yurt dışındaki araştırmacılar Türkiye’ye çok geride zannediyorlar ama bizim çalışmalarımızı gördükçe kafalarındaki imaj da değişiyor” diye anlattı.

YARIN: Nobel Ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar’la ABD’de birlikte çalışan Ogün Adebali, Almanya’dan 20 yıl sonra dönen öğretim üyesi Emre Erdem ve Kanada’dan beş yıl sonra dönüş yapan Sibel Çetinel’in hikayesi. 

Hastalıklarla mücadelede bir adım öne geçirecek

Nitrik oksit’le beraber hidrojen peroksitle ilgili de çalışmalarını sürdürdüğünü dile getiren Eroğlu, “İkisinin de kanserde, kardiyovasküler sistemde ve başka birçok hastalıkta önemli bağlantıları var ama henüz tam bilinmiyor. Bu bağlantıyı bulursak hastalıklarla mücadelede bir adım öne geçeceğiz” dedi.

 

kaynak milliyet

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz